Dostum!.. Hasan Nail Canat; vâkur duruşuyla iz bırakarak yaşayanlardandı
Namık Kemal Zeybek
Hasan Nail Canat deyince aklıma önce "Moskof Sehpası" gelir... Yani "Kırımlı Murat Destanı".
Ilgaz'da Kaymakamdım. Destan, destansı bir biçimde Türkiye Coğrafyasında gösterimdeydi. Yazar ve Oyuncu Hasan Nail Canat gittiği her yeri fethediyordu. Fethediyordu, yani bilgiye, bilince ve milli duyguya açıyordu.
Ilgaz'a çağırdık. Geldi. Ilgazlıların hayatlarında yaşadığı ilginç günler oldu; Kırımlı Murat Destanı günleri... Heyecanın hangi düzeyde olduğunu ifade bakımından anlatmalıyım: "Rus General'in zulmü karşısında salon ayağa kalkmıştı. Aynı zamanda İl Encümen Azası olan sakallı bir "Hacı Amca" kendisini tutamamış, ayağa kalkmış, heyecan içinde General'e bağırıyor ve sahneye doğru koşuyordu. Zor engellendi".
Önce "Kırımlı Murat Destanı" demiştim. Sonra mı?
Sonra Necip Fazıl Kısakürek Üstadın "Sakarya Destanı"
Bu şiiri ben de çok severek okurum. Ama Hasan Nail Canat'tan dinleyinceye kadar inceliklerini kavrayamadığımı gördüm... Söz gelimi:
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl
Bu ifritten sualin, kılını çekemez akıl
Bu mısraları öyle bir okuyuşu vardı ki, şairin kendisini de aşardı.
Kolay kolay kimseyi beğenmeyen Üstadın da Hasan Nail Canat'ın okuyuşuna hayran olduğunu işitmiştim.
Eserleriyle, oyunculuğuyla, sesiyle, vâkur duruşuyla iz bırakarak yaşayanlardandı dostum!.. Nurlar içinde olsun...
13 Nisan 2010
|