Şeref Defteri
'Mesut Uçakan'

Sevgili Hasan Nail Canat'ım


Mesut Uçakan
Rahmetliyle ilk karşılaşmam 1977 yıllarında MSP Genel Merkezi'nde olmuştu. Abdullah Kars'tan sonra İslami hassasiyette tiyatro yapmanın ilk sancısını çekenlerdendi. Bizim MTTB Sinema Kulübü'nde milli sinemayı oluşturma çabalarımızla ilk film şirketi kurma teşebbüsümüz ve O'nun ilk tiyatro çalışmaları basına yansımıştı. Biz sinemada, O tiyatroda milli bir sanat inşası için ilk tuğla taşıyanlardandı. Çok çile çekti. O da bizim gibi hep yokluklarla savaştı. Sonunda işin duayenleri için kaçınılmaz akıbet olan kıymet bilinmemezlik, vefasızlık onu da kuşattı. Son karşılaşmamız ise vefatından bir hafta önceydi. Fatih’te bir finans kurumunda gördük birbirimizi. Şöyle ayaküstü ama uzunca bir sohbetimiz oldu. Değişen toplumdan, artık bütünüyle çıkarsal ilişkilere yönelen bir zamanların dava kardeşliğinden ve yeni neslin vefasızlığından dem vurmuştuk. Arada geçen zaman içerisinde birçok birlikteliklerimiz oldu.

Çektiğimiz filmlerde bir araya geldik. "Reis Bey" filminde evrakı bir türlü bulunamadığı için hapishaneden bir türlü çıkamayan unutulmuş bir memuru canlandırıyordu. İnşallah bu millet onu unutmayacak. Adı yıllandıkça değer kazanacak. En güzel rolü de Salih Diriklik ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’na çektiğimiz "İnsanlar Yaşadıkça" dizisindeydi. Mahallenin meczubunu oynuyordu. Herkese gül dağıtan bir meczup. Bir Yunus Emre gibi tarihten çıkıp gelmiş, her gördüğüne Hazreti insan olarak bakan, aşkın zirve noktasında dolaşan ve sonsuz aşkını gül yapraklarına kondurup fanilere sunan bir meczup, garip bir Allah dostu. İnanın o bembeyaz sakalı, o sıcak ve derin bakışlarıyla bir rol ancak bu kadar yakışabilirdi. Allahualem, o rolde kendini oynadı sevgili Hasan. Ölüme tebessüm içinde gittiğini duydum. Rabbim gani gani rahmet etsin, mekanını cennet eylesin. Artık gitti, biliyoruz. Duadan başka yapacak bir şey yok. Nasıl denir bilemiyorum ama, hala rol yapıyor gibi geliyor bana.

10 Nisan 2010

Bu yazı defa okunmuştur.