Basından
'Yeni Akit Gazetesi'

Hüseyin Öztürk / Hasan Nail Canat

Yeni Akit Gazetesi / 19.10.2012

Rahmetli Hasan ağabeyin hayatı iki dönemdir. Birincisi; Kayseri, Ankara ve Anadolu. İkincisi; İstanbul, Anadolu ve Avrupa.

Ben Hasan ağabeyi birinci döneminde tanıdım. O henüz çiçeği burnunda bir tiyatrocuydu, ben de çiçeği burnunda bir delikanlıydım.

Milli Türk Talebe Birliği Ankara şubesinin en faal üyelerindendim. O günlerde MTTB'de öne çıkan isimlerden, Abdüllatif Şener, Ersönmez Yarbay, D. Ali Dursun; Hasan ağabeyi "Dilsiz Şeytan" oyunu için Ankara'ya davet etmişlerdi. Ekiple ilgilenmek benim görevimdi.

Hasan ağabey Kayseri'den MTBB'ye gelecekti. O yıllarda MTTB, Gençlik Parkı'nın karşısındaki Vakıflar yurdunun arkasındaydı.

Mevsim kıştı. Hasan ağabey Kayseri'den dekorları, oyuncuları, eski bir minibüse yüklemiş geldi.

Minibüsten inen sırtındaki battaniyeyi atıyordu. Belli ki minibüs kalbur gibi her tarafından rüzgar alıyordu.

Uzatmayalım, hoşbeşten sonra salonu görmeye gittik. Ankara Palas'ın kapısından girerken Hasan ağabey şöyle bir durdu ve;

"Bu salonda kimler neler oynadı, demek sıra bize de gelecekmiş" dedi.

Oyun saati geldi, salon tıklım tıklım doldu. Tam oyun başlayacakken küçük bir rolün sahibi hastalandı. Hasan ağabey sakin duruşludur ama pratik çözümlüdür.

Baktı kuliste tek boş adam benim. Çantadan hemen diş fırçasını aldı, macunu koydu ve elime vererek;

-"Dişini fırçala ağzından köpükler saçılsın ve ben sana işaret edince sahnenin ortasına gel yıkıl" dedi.

Hiçbir şey anlamadım ama dediğini yaptım. Oyunun sonunda; "Senden oyuncu olur fakat sakın olma" dedi, ben de "Neden" diye sormadım.

Ekibi davet etmiştik yalnız kalacakları yeri unutmuştuk. Gecenin ve Ankara'nın ayazında saat 23'te ekibin nerede yatacağı sorusu aklımıza yeni gelmişti.

O saatte ancak bir öğrenci yurdunda kalınabilirdi. Biz de MTTB'nin önündeki Vakıflar Yurdun'dan yer ayarladık.

Yurda gittik, merdivenleri çıkıyoruz, Hasan ağabey sessizce;

-"Aç oynanır ama aç yatılmaz" dedi.

Birlikte yurdun yemekhanesine indik, yiyecek ararken, Hasan ağabey elimden tuttu, zaten doğal hali de tiyatroydu onun, bu sefer de kaşlarıyla ve yarım tebessümle "olmaz" dedi.

Öğrencilerin hakkı yenilmezmiş, bu sebeple dışarıda bir şeyler yemeliymiş. Tabii doğruca İtfaiye Meydanı'na gittik, yani Ankara'nın Bit Pazarı'na, oralarda ne bulduysak işte.

Çok yıllar sonra rahmetli Yücel Çakmaklı ağabeyin çektiği benim de içinde yer aldığım "Sahibini Arayan Madalya" filminde buluştuk.

Hasan Nail Canat; sinema, tiyatro, dizi alanında çalışan ve "sağcı geçinen" herkesin Hasan ağabeyiyiydi.

Ömrünün sonuna kadar bu "Hasan ağabeylik" ne yazık ki cüzdanına hiç yansımadı. İş verenler doyacağı kadar para verdi. Ne de olsa bizdendi.

Hasan Nail Canat 21 Ekim 2004 tarihinde "bizden" olarak rahmetli oldu. el- Fatiha.

Kaynak: Yeni Akit Gazetesi
Bu haber defa okunmuştur.