![]() |
Basından 'Vakit Gazetesi' |
Kültür Bakanlığı, H. Nail Canat'ı yine unuttu! Vakit Gazetesi / 22.10.2008 Hasan Nail Canat'ın son oyununun ismi “Aynalar Yolumu Kesti”ydi. Canat'ın yaşarken yolunu kesen aynası bir belediye başkanıydı. O, her şeye rağmen kırık ayna camlarının üzerine basa basa yürüdü. Son günlerine kadar öğrenci yetiştirdi. Yorgun bedeni, kendisini bekleyen kalp krizine direnemedi. 61 yaşında vefat etti Canat... Dört yıl önce aramızdan ayrılan Hasan Nail Canat'ı, unutulmaz romanlarından ve tiyatrolarından hatırlıyoruz. Bir Küçük Osmancık Vardı, Gül Yarası, Yaralı Serçe, Yasemen, Günahkar Baba, Nur Dağındaki Çocuk hala içimizi acıtıyor. Hüznün limanlarında bekliyoruz. Rahmetli Hasan Nail Canat için devlet erkanı bu sene yine hiçbir şey yapmadı. Kültür Bakanlığı da...
KÜLTÜR BAKANLIĞI HASAN NAİL CANAT'I BU SENE DE UNUTTU Canat'ı unutan Kültür Bakanlığı'nın “daha ciddi işler”(!)le meşgul olduğu gözlerden kaçmıyor. Eşcinsel şairleri, ülkesine küfreden yazarları ağırlamakla meşgul Bakanlığımız. “Ölümle sonuçlanmayan intiharların efendisi”ni unutmuyor Kültür Bakanlığı. Dün Eyüp'te usta tiyatrocu Hasan Nail Canat'ı mezarı başında birkaç iyi adam ziyaret etti. Dördüncü yılında yine aynı insanlar vardı Canat'ın kabri başında... Onu unutmayan vefalı birkaç öğrencisi ve yakın akrabaları... Oysa Hasan Nail Canat, bugün onu unutanların hiçbirini unutmamıştı. CANAT'IN YOLUNU YAŞARKEN BİR BELEDİYE BAŞKANI KESMİŞTİ Canat'ın son oyununun ismi "Aynalar Yolumu Kesti"ydi. Canat'ın yaşarken yolunu kesen aynası bir belediye başkanıydı. O, her şeye rağmen kırık ayna camlarının üzerine basa basa yürüdü. Son günlerine kadar öğrenci yetiştirdi. Yorgun bedeni, kendisini bekleyen kalp krizine direnemedi. 61 yaşında vefat etti Canat... SEVENLERİ EYÜP'TE MEZARI BAŞINDA... Eyüp'te dün mezarı başında ustasını unutmayan Bünyamin Yılmaz, şöyle anlatıyor Hasan Nail Canat'ı: “Tatlı dilli, derviş ruhlu bir insandı. Sanat camiasında öylesi insanlar azdır. Dindar bir insandı. Uzun turne yolculuklarında onu iyice sıkıştırdığımızda, hüzünlü bir gülümseme eşliğinde tanınmış bir tiyatro oyuncusunu örnek vererek, ‘Ya, şu adama inancımızın güzelliğini anlatalım. Adam gelsin camiada tiyatro yapsın. Belki onun vesilesiyle inançlı insanlar da sanatın ne kadar önemli olduğunu anlarlar' derdi. Onun vefatının üzerinden tam tamına dört yıl geçti. Daha önce Mevlana gibi yüce bir değeri görkemli sahneler hazırlayarak dindar camianın ileri gelenlerinin de aralarında bulunduğu sanat dostlarına izlettirmişti. Son anda ne oldu bilinmez, ama gelecek yıl profesyonel tiyatrocumuzun hazırlattığı insanların inanç dünyasına seslenen bir projeksiyonu izlememizin önünde bir engel yok. Rahmetli bu uyanıklığı görseydi, nasıl bir espri yapardı tahmin edemiyorum. Kalp Gözü'nde oynadığı mezarlık bekçisi gibi mi dururdu, Bana Mahşeri Anlat'taki Gazi Baba gibi mi, Deli Yürek'teki elinde tüfengi, mafyanın elinden almaya çalıştığı mütevazı evini korumak için pencerelere çıkan yaşlı amca gibi mi dururdu... Hadi durdu diyelim, bu sahneye hazırlıklıyız, sonraki sahnede sözü ne olurdu?” Canat'ın, bu ülkenin inançları horlanan kesiminin sahnedeki sesi olduğunu kaydeden Bünyamin Yılmaz, “Kayseri'de tiyatrocu olmaya karar verdiği günleri anlattırırdık ona bazen. Kırmızı minibüsünün içinde dekorlara sırt sırta vermiş onu dinlerken biz de kendi heyecanlı yolculuğumuzun başlangıcını düşünür, o günlere yetişememenin hüznüyle birlikte, ‘neyse ki bunca sıkıntıyı biz çekmemişiz' derdik. Bu ülkenin ezilen, inancı horlanan insanlarının sahnedeki sesiydi o. Kitap da yazmıştı. İhtilal sonrasının değişim dönüşüm plan organizasyonunun ‘böyyük' yerlerde planlandığı günlerde sahneye çıkamamanın ıstırabını, yazarak giderirdi. İyi ki de yazardı. Vakit gazetesinde tefrika edilen Gül Yarası'nı unutabilir miyiz? Millî Gazete'de tefrika edilen Bir Avuç Ateş'ini unutmak mümkün mü? Yıllar sonra o okuduğum romanın sahneye aktarımında rol almak, güzel olmaz mı?” diye soruyor. HİÇBİR ZAMAN KENDİSİNE YAPILAN DENSİZLİĞİN HESABINI SORMADI Hasan Nail Canat'ın “hizmetlilerin odasında okumalar yapıp, sahne boşaldığında prova yapmaya giden bir adam” olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti: “Televizyonlara, gazetelere, kültür merkezlerinin bültenlerine filan bakıyorum, yok, yok, yok. 21 Ekim 2004 günü bir kalp krizi bahanesiyle aramızdan ayrılan tiyatrocunun ismini hiçbir yerde göremiyorum. 10 yılı aşkın tiyatro dersleri verdiği belediyenin kültür merkezinde hatırlanmıyor. Ben de olsam hatırlamazdım. Hizmetlilerin odasında okumaları yapıp, sahne boşaldığında prova yapmaya giden o adam hiçbir zaman kendisine yapılan densizliğin hesabını sormadı. Sabırla anlamalarını bekledi. Olmadı. Haftasını bölmüştü. Sesi kısılmış, koşturmacaları artmıştı. Bir başka belediyenin kültür merkezinde de çocukları vardı. Onlara tiyatroyu anlatıyordu, oyunlar sahneye koyduruyordu. Parasını alıyor muydu? Eğer yıllarını verdiği tiyatro için Anadolu'yu dolaştığında, para yerine dava nutku çeken değerli büyükler ne veriyorsa, o kadar alıyordu yine. Ve o ısrarla, inatla kimseye kızmıyor, kimseyi suçlamıyor, geleceğe bırakacağı mirasın büyüklüğü karşısında sadece eziliyordu.
Kayseri'de ilk oyunlarını sahneye koyduğunda yanında olan isimlerden biri bugün Cumhurbaşkanı. Aynı ideallerle çalışmışlar, aynı heyecanla fikir kulüplerinden sahnelere nice olmazı gerçekleştirmişlerdi. Bugün, Türk siyasetinin ana dinamosu olan isimlerin yakından bildiği bir isim Hasan Nail Canat." Kaynak: Vakit Gazetesi |