Basından
'Girişim Dergisi'

Ferhad Dağlı / Birlik Sahnesi ve Başkasının Ölümü

Girişim Dergisi / 01.11.1988

"Bize ne başkasının ölümünden demeyiz
çünkü başka insanların ölümü
en gizli mesleğidir hepimizin
başka ölümler çeker bizi
ve bazen başkaları ölümü çeker bizim için"
İsmet ÖZEL, (Celladıma gülümserken)


Birlik Sahnesi, önce bir güldürüyle çıktı seyirci karşısına. Değişik il ve sahnelerde olmak üzere, 56 kez "Efendi Hayrettin Süperstar".

80'den sonra, Müslüman Tiyatro, "daha ziyade" güldürüler sergiledi. "İnsanlar ve Soytarılar", "Sanat Manata Karşı", "Şeytan Üssü Haber Merkezi", "Efendi Hayrettin", "Garangol" gibi... Her biri binlerce seyirciye perde açmış oyunlar.

Bu sezon da haliyle bir güldürü bekleniyordu. (Arada, Birlik Sahnesi'nin -U. Alacakaptan, H. Nail Canat, N. Ersoy, N. Baltacı ve M. Aytekin'den oluşan kadro -Referandum- öncesi, Refah Partisi propaganda çalışmaları için sahnelediği A. Dilipak'ın "Referandumdum" sadece 6 kez oynamış "küçük" bir oyundu.) Sonra beklenen duyuru geldi: Birlik Sahnesi, İran'lı yazar Muhsin Mahmelbaf'ın "Başkasının Ölümü" oyunuyla seyirci karşısına çıkıyordu. Üstelik, oyun bir Birlik Sanat A.Ş., Atlas Gösteri ortak yapımıydı. Oyunun, "Ehli Biziz" başlıklı bir ilanında bu ortaklık da duyurulmuştu. Geceoyuncuları'ndan Selman Akyol, Mehmet Efe ve İbrahim Sadri de oyuncu kadrosundaydı.

(Canat'ın yönetmen yazısında kim olduklarını açıklamadığı, "Birilerinin baltalayıcı faaliyetlerine rağmen"), İlk gösterim 14 Ekim Cuma günü Beşiktaş Yumurcak Sineması, tıklım tıklım bir salon. Arkasından 15 ve 16 Ekim'de Konya'da üç ve 22 Ekim Cumartesi günü tekrar İstanbul'da Karagümrük Hakan Sineması'nda iki "gösterim"; yine tıklım tıklım salonlar ve beklenenin üstünde bir ilgi. Beklenenin aksine bir oyun; bir dram. Güldürü değil.

Hüseyin Üzümcü'nün ses ve ışık düzeni, Hasan Nail Canat'ın yönetimi, İbrahim Sadri'nin metin çalışması ve yenilikler dolu bir kurguyla bir dram. Canat'ın yönetmen yazısında söylediği gibi, "mesajı" daha ziyade "söze dayanan" bir dram.

Muhsin Mahmelbaf'a ait asıl metin, oyunun ikinci perdesi. Yine H. Nail Canat'ın oyun program dergisindeki yönetmen yazısından, "kısalığından" kaynaklanan endişelerle ama oyunun "özünden" yola çıkılarak İbrahim Sadri'nin bir birinci perde yazdığını öğreniyoruz.

İyi de olmuştu. Birinci Perde, komutan'ın konumunu, "ene" sini daha bir açığa çıkaran, asıl metnin alanında dışarı çıkmayan ve -belki de asıl önemlisi- seyircileri, çoğunu daha önce güldürülerde seyrettiği oyuncuların "ciddi" bir oyun oynadıklarına inandıran/hazırlayan "gerekli" bir metin çalışmasıydı.

Herhangi bir ordunun başında, kazanmak üzere olduğu son zaferle, başkomutan olma hırsıyla dolu, kendinden emin bir komutan/insan. Gelen düşmanın komutanının teslim olma teklifine, şa'şaalı ve bol kanlı büyük bir zafer kazanma ve başkomutan olma hırsıyla, hayır diyecek haris bir komutan.

Bütün birlikler, düşmanı "imha" edecek şekilde yerleştirilmiş, telsizden gelecek son emri bekliyorlar. Vakit geliyor, komutan telsize eğilip "Bütün birlikler! Alarm durumu!" diyor, son emri vermeden yeniden birkaç saniye sonra gelecek zaferin sarhoşluğuyla mest olurken çıkageliyor ölüm: 'Başkasının ölümüyle bir gün, sizin de öleceğinizi kesin olarak haber verecek olan' ölüm.

Seyirciye siyah, sade elbisesi ve sakin haliyle genç bir insan olarak görünen ölüm, komutanı dehşete düşürüyor.

Uzun ve "tebliğ eden" ölümün replikleri, koşan, kendini yerden yere atan, yalvaran, ağlayan, kinlenen, bağıran komutan. Son derece "kontrast" ve gerçeküstü bir bölüm. (İkinci perde)

Sahneye çıkartılan, kişileştirilen ölüm kavramını, ("azrail değil") rahat bir oyunculukla, başarıyla temsil ediyor İbrahim Sadri. Ulvi Alacakaptan (komutan) zaten 'bu işin' "ehli".

Zor bir oyun...

Tercümeden kaynaklanan ifade yanlışlıklarını, yer yer "vaaz"a kaçan tekrarlı, uzun cümleleri, "bedelli" bunak başkomutanı Hasan Nail Canat'ın başarıyla oynayışını da burada zikredelim.

Bilmeyen varsa, bir şey daha zikredelim:

Adı geçen Birlik Sahnesi'nin, meşhur TKP'li, eski oyuncu ve yönetmen Ali Taygun ve Yazar Vasıf Öngören tarafından 70'li yılların başında kurulan Birlik Sahnesi'yle isim benzerliğinden başka herhangi bir ilişkisi yok. 7 Ocak 1988'de "resmen tescil edilen", Ulvi Alacakaptan, Abdullah Kars ve Hasan Nail Canat'ın kurucuları olduğu; "bir"leştiği, "Birlik Sanat A.Ş. (Anonim Şirketi) bünyesindeki Birlik Sahnesi bu.

Nice doğru ve güzel birliklere; "teklik" olma duygusundan Allah'a sığınarak...

Kaynak: Girişim Dergisi
Bu haber defa okunmuştur.