Basından
'Dünya Bizim'

Canat seyircisini de mi alıp gitti?

Dünya Bizim / 08.11.2011

Hasan Nail Canat'ı anma programında geçtiğimiz günlerde çok önemli isimler konuşmuştu.

Hasan Nail Canat'ın Sanatında Yerlilik ve Milli Duruş

Ona borçluyuz. Çünkü o, kimsenin olmadığı yerde cesareti ve dik duruşuyla ideallerini kitleselleştirmek için çabalamış bir aksakal. Bugün pek çok şey onun ve onun gibilerin kazdıkları temeller üzerinde inşa ediliyor. Sıfırdan başlamamamız, dahası bizden önce sanat namına, edebiyat namına yapılanlara dudak bükmemiz bile o ve onun kuşağından olanlar esaslı işler yaptığı için mümkün.

Hasan Nail Canat'ın 2004 yılında asude bir Ramazan gecesi son ödülünü alıp aramızdan ayrılmasının üzerinden yedi yıl geçti. Geçtiğimiz günlerde (20 Ekim 2011) Ali Emiri Kültür Merkezi'nde bir anma programı düzenlendi onun adına. Programda İbrahim Sadri, Salih Tuna ve İsmail Güneş, Canat'ı anlattı. Sibel Eraslan'ın, anma programına katılanlardan büyük alkış alan "Canat: Sanatta Yerlilik ve Milli Duruş" başlıklı konuşması ise bu değerli sanatçının eserleri ve sanat anlayışı üzerine etraflı bir analiz niteliğindeydi.

Necip Fazıl yazdı, Hasan Nail okudu

İbrahim Sadri, Cağaloğlu'ndaki Üretmen Han'da 30 yıl önce tanıştığı Canat'a ilk yazdığı oyunu okuttuğunu; Afganistan'daki Sovyet zulmünü işleyen "İnsanlar ve Soytarılar" isimli oyunda birlikte oynama fırsatı da bulduklarını anlattı. Canat'ı anma programında Sadri'nin ve diğer konuşmacıların anlatımlarından akılda kalan satırlarsa şunlar:

İbrahim Sadri: "Bir oyunda misafir sanatçı olarak aramıza katıldı. Turnelere katıldık. Uzun otobüs yolculuklarında onun sanat hayatını ve çektiği çileleri kendisinden dinledik. Hiçbir salonun verilmediği, basının yok saydığı, emniyetin her zaman tepenizde olduğu, geçmişinizin, ekolünüzün olmadığı bir ortamda tiyatro gibi zor bir alanda vardı. Politik kimliği sanat kimliğinin üzerindedir. Aslında "Bir Avuç Ateşi" elinde taşıyan bir sanatçıydı.

Sakarya Türküsü'nün Canat'ın dünyasında ayrı bir yeri vardır. Necip Fazıl, 'Ben yazdım Hasan Nail okudu.' demiştir. Perde kapandıktan sonra tezahürat yapılır ve Hasan Nail, Sakarya Türküsü'nü okurdu. Darbenin ardından bir şeyler yapmak isteyen tüm gençlerin üzerinde değeri ve etkisi olan bir isimdi. Ünlü olmayı tercih etmedi. Toplumun içinden çıkmış ve toplumun içinde yaşayan bir kimseydi. Alkışın zorlu sınavına mağlup olmamıştır. Alkışa karşı koymak kolay değildir. Onun sanatını pik noktada anlamak için 70'lerin Türkiye'sinin siyasi düzeyini de bilmek gerek."

"Neden bir Canat daha çıkmıyor?"

Salih Tuna: "Mükemmel bir dinleyiciydi. Dinler ve ardından ders verici, ibret verici bir hâle bürünürdü. Muhafazakâr kesimde tiyatro yapmak kolay değildir. Canat, bir gün Anadolu'ya turneye gitmiş. Cami cemaati bir gurup dindar ağabey, 'Piyes olsa gelirdik ama tiyatro bizi bozar!' demiş. Canat, bu kişilere oynamıştır oyunlarını. Tiyatrocu iki kişi olursa ancak şahit olur derlerdi. Bu zor şartlar altında tiyatro yaptık. O vakitler bırakın böyle salonları muhtarlığımız bile yoktu... Bu bir umutsuzluk değil ama bunca salon, bunca imkân varken neden bir tane daha Hasan Nail Canat çıkmıyor? Bu çok önemli bir soru..."

"Canat Seyircisini de mi alıp gitti?"

İsmail Güneş: "Ben 24 yaşında ilk filmimi çekmiştim. O dönemde tanıştık kendisiyle. Çok zordu koşullar. Haluk Kurdoğlu ile Hasan Nail Canat bir araya geldiler. Çizme'de diyalogsuz bir oyunculuk sergiledi. O yılın Altın Portakal'ında bir ödül almayı hak ediyordu. Tabii ideolojik sebeplerle bu mümkün olmadı. Nitekim Burçak Evren yardımcı erkek oyuncu ödülü Hasan Nail'in olmalıydı diye düşünüyordu. Bunu tüm mahfillerde ifade etmişti. İlginçtir Canat orada bir radyo tamircisini canlandırıyordu ve film boyunca küçük bir diyalog dışında diyalogu yoktu. O küçük diyalogu da montajda rahmetli Ömer Lütfi Mete seslendirmişti. Duruşuyla, bakışıyla iyi bir oyuncuydu. Bazen Hasan Nail Canat seyircisini de mi aldı gitti diye soruyorum. İyi oyuncular iyi seyircilerini alıp gittiler mi diye düşünüyorum. Çünkü Canat ve seyircisini aynı anda sorgulamak gerekir."

Bu haber defa okunmuştur.